Kaynaklarda doğum tarihi ve doğum yeri hakkında bir
bilgi mevcut değildir. Taşköprülü Zade Ahmed şaka i k-i nu'mâniyye adlı eserinde
Mevlana Ali Arabi tarafından yetiştirildiğini belirtmektedir. Hacı Bayram-ı
Veli tarikatının mensubu olup O’nun sohbetlerinde bulunmuş, feyz ve bereketi
ile kemâle ermiştir.
II. Murad ‘ın haçlılar ve diğer din düşmanlarına
karşı giriştiği cihad hareketlerinde bulunan Akbıyık Sultan giriştiği
seferlerde en ön saflarda büyük başarılar göstermiş ve bu başarılarından dolayı
II. Murad tarafından kendisine Kasım 1437 yılında Yenişehir yöresinde Bugün
Akbıyık Köyü olarak bilinen Anastos köyünü bağışlamıştır. Bu parayı ticarette
kullanan Akbıyık Sultan kısa zaman içerisinde servetini sayamayacak, malının
mülkünün hesabını göremeyecek derece de zenginlik ve bolluğa kavuştu. Mal ve mülk
meşguliyeti ise kısa zaman içerisinde hocası Hacı Bayram-ı Veli’nin sohbetlerinden
daha az istifade etmesine yol açtı. Hocası kendisine geçici dünyevi lezzetlere
bağlanmasının mahsurlarından bahsedince hocasına “Peygamber efendimiz Dünya ahretin
tarlasıdır buyuruyor. Bu suretle dünya malı ile meşgul olmak gerekmez mi?”
şeklinde bir cevap verince Hacı Bayram-ı Veli kendisine “Evladım mâdem ki
dünyâyı terk edemiyorsun öyle ise bizi terk et. Bu dergâhta dünya ile meşgul
olanların işi yoktur” buyurdu. Akbıyık Sultan bu sözler üzerine dergâh
kapısından dışarı çıkarken tam eşik üzeride başındaki sarığı düşürdü. Bunu
hocasının bir kerameti bilip, günü gelince sebebi çıkar deyip alıp başına
giymeden o şekilde dergâhı terk etti. Ömrünün sonuna dek de başı açık olarak
gezdi.
Akbıyık Sultan'ın bundan sonra topladığı altın ve
gümüş para sayılamayacak ölçüde arttı. Ancak gönlünü hiç bir zaman para ve pula
kaptırmadı. Yenişehir Akbıyık köyünde bulunan zaviyesinde fakir fukaranın dostu
oldu. Eline geçen para da hiç bir zaman kendisinde kalmadı. Fakir, fukarâ,
kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu. Bursa'da büyük
bir imâret yaptırarak gelen geçen yoksullara ikramlarda bulundu. Misâfirleri
ağırladı. O dağıttıkça parası artıyor, parası arttıkça o da dağıtmaya devâm
ediyordu. Bu arada Alâeddîn Ali el-Arabî hazretlerinin derslerine devam ederek
ilimde ilerlemeye de gayret sarfediyordu Ve nihâyet... Hocasının kerâmeti
tahakkuk etti. Sarığının eşik üzerinde düşmesinin esrârı aydınlandı. Yine şeyhi
ve üstâdı Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin eşiğine yüz sürdü. Mübârek
sohbetlerine tekrar kabûl olunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Hocasının sekiz
halîfesinden biri olma şerefine kavuştu.
Bu arada dinine hizmet etmek İslamiyeti küffar
diyarına duyurmak aşkı ile 1444’de Varna’da haçlı sürüleri perişan edilirken o
manevi liderlerin en önünde yer aldı. 1453’de Peygamber efendimizin fetih
müjdesini gerçekleştirmek için Akşemseddin’in yanında İstanbul fethine katıldı.
Fetihden sonra Fatih Sultan Mehmed ile dost oldu. Sohbetlerine katıldı. Fâtih
Sultan Mehmed Han fetihten sonra İstanbul'da Cankurtaran civarında yaptırdığı
camiye Akbıyık Sultan’ın ismini verdi.
Akbıyık Sultan ömrünüm son günlerinde Bursa Ulucami
civarında bir zaviye, mescit ve türbe bina etmiştir. Burada talebe yetiştirip, zikr,
tâat ve ibâdet ile uğraştı. Yine fakir fukaranın yanında oldu. 1455 senesinde
vefatına kadar burada yaşadı.
Mecmuatü’n-Nezair adlı bir gazeli vardır. Şemsi Hüda
veya Hüdayı Şemseddin mahlasıyla şiirler yazmıştır.
Mevlânâ Nimetullah ve Mevlânâ Habibullah isminde iki
oğlu vardır. Bursa’da iki mahalle ve dergah ve camisiAkbıyık Sultan adı ile
anılmaktadır.
(Kaynak: İslam Ansiklopedisi, c.2, s.223 – Akbıyık Köyü
1844 kitapçığı, s.23 – Bursalı Şair Yazar ve Ünlüler Ansiklopedisi, Raif
Kaplanoğlu, s.74 – Bursa Kütüğü, Kamil Kepçecioğlu, c.1, s.97)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder