Nüfus kayıtlarına
göre 1 Temmuz 1891 tarihinde
Bulgaristan’ın Tutrakan kazasında doğmuştur. Babası Necip Bey ve annesi Kamile Hanımdır. Aile lakapları “Ferhatoğulları”
olarak geçmektedir. Ailesi ile birlikte Bulgaristan'dan göç eden Müstecip Kılıçaslan o dönemde Hacıömerdere Köyü olarak bilinen Orhaniye'ye yerleşirler. Çocukluk yılları dahil gençliği bu köyde geçer. Askerlik çağı
gelinceye dekte Yenişehir’den dışarı çıkmaz. 21 yaşına girdiğinde Balkan
savaşlarının başlaması ile birlikte 24 Kasım 1912’de askere alınır. Acemi birliği Balıkesir ilinin Susurluk ilçesine çıkar. Acemi
birliğinde topçu sınıfına ayrılır. Üstün kavrama yeteneği ve becerisi sayesinde görevini layıkıyla öğrenip kısa
zamanda iyi bir topçu olmayı başarır. Bu başarılarından dolayı da kendisine 24
Haziran 1914 tarihinde ise Onbaşılık rütbesi verilir. Çanakkale
Savaşlarının başlaması üzerine cephe de oluşan ihtiyaç ile Akbaş’da bulunan 9.
Tümen’e bağlı 9. Sahra Topçu Alayı’na görevlendirilen Müstecip Onbaşı’ya
burada; 2. Tabur, 5. Batarya’da Akbaş Limanı yakınlarından geçecek
denizaltıların gözetlenmesi emri verilir. Boğazı geçmeyi başaran ve Marmara'daki görevini tamamlayıp geri dönmek isteyen Fransızlara ait Turquoise isimli denizaltıyı 30 Ekim 1915 günü attığı top mermisi ile teleskobundan vurmayı başarır. Teleskobundan vurulan denizaltı adeta kör kaldığı için teslim olmak zorunda kalır. Mürettebatıyla birlikte teslim alınan denizaltıda yapılan incelemede bulunan evraklar sayesinde İngilizlere ait E-20 denizaltısı ile ilgili istihbarata ulaşılır vebu sayede İngiliz denizaltısı da savaş dışı edilir. Müstecip Onbaşı'nın Turquoise'yi teslim alması Dünya Savaş Tarihinde karadan açılan ateş ile teslim alına ilk ve tek denizaltı olarak savaş tarihine geçer. Müstecip Onbaşı'nın bu başarısı ordu ve halk üzerinde oldukça olumlu etki yapmasının yanında Çanakkale Savaşı'nın seyrini değiştiren önemli olaylar arasında yer alır. Başarısından dolayı İstanbul'da düzenlenen bir törenle ödüllendirilerek teslim aldığı denizaltıya da "Müstecip Onbaşı Denizaltısı" adı verilir. 1916 yılında Çanakkale Savaşının son bulup cephenin
kapatılması ile Çanakkale’de ki askerlik görevinden başka cephelere kaydırıldı.
1. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devletinin mağlup olması üzerine de terhis
olarak köyündeki yaşamına geri döndü. Köyünde ki sivil yaşamına henüz alışamamışken bu kez Anadolu’nun işgal edilmesinin ardından Kuva-i Milliye
saflarına katılarak son yurt Anadolu’nun düşmandan temizlenmesi için mücadele
verdi. Yenişehir - Köprühisar cephelerinin yanı sıra Maraş cephesinde savaştı. Kurtuluş Savaşında gösterdiği yararlılıktan dolayı da “Kurtuluş Savaşı
Madalyası” almaya hak kazandı.
Vatanın tamamen düşmandan temizlenmesinin ardın köyünde mütavazi bir yaşama devam etti. Çiftçilikle uğraştı. Kendisine devlet tarafından verilmek istenenleri reddetti. Gazilik maaşı almak için dahi müracaat etmedi. Askerlik dönüşü köyünde Ayşe ile evlendi. 1925 yılında Mustafa isimli bir oğlu oldu. 8
Temmuz 1932’de Cevriye ismini verdikleri bir kızları oldu. 3 Mayıs 1941’de ise
kızı Meryem doğdu.5 Şubat 1945’de kızı Meryem’in 4 yaşında iken vefatı ile
evlat acısını yaşadı. 27 Ekim 1945’de kızı Ulviye doğdu.
10 Mayıs 1959 tarihinde köyü Orhaniye'de vefat etti.Mezarı köyündedir. Her yıl Gaziler Haftasında resmi törenler ile anılır. Yenişehir Belediyesi tarafından anısını yaşatmak ve unutulmamak adına şehir merkezinde bir heykeli mevcuttur.
(Kaynak: Her Yönüyle Müstecip Onbaşı ve Turquoise, Mesut Biçer, Yayınlanmamış Kitap)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder